İnsanlığın unutulduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz maalesef. Ve yine esefle söylüyorum ki, her birimiz bir diğerimizin insanlığı unuttuğunu düşünüyoruz.
Ve unuttuğumuz "insanlığı" unutulunca yok olan bir nesneymiş gibi vehmediyoruz. Hemen her durum ve vaziyette olduğu gibi bu hususta da kendimizi sütten çıkmış ak kaşık zannetmeye devam ediyoruz.
İnsan Eşref-i mahlukat (yaratılmışların en şereflisi) olarak yaratılmıştır. En şerefli, en zeki, en becerikli, en kul derken bir bakıyoruz ki, belh-ü muadal (yaratılmışların en aşağılığı), en aptal, en beceriksiz, en isyankâr olup çıkmış. Kul yaratıldığında ona verilen bazı özellikler vardır. Bu özellikler onun iyi bir kul olmasını gerçekleştirecek özelliklerdir. Rabbimiz bizi tam donanımlı olarak yaratmıştır. Ben böyleyim, ben şöyleyim sözleri sadece laf-ü güzaf.
Kul doğar ve büyümeye başlar. İşte ne olursa o ara olur. Büyürken sahip çıkamayız bazı özelliklerimize. Hayat yolunda ilerken karşılaştığımız her durum, çarpık bakışımızdan ötürü, bizden o özelliklerimizi birer birer alır götürür. Tabii o çarpık bakışı nasıl elde ettik o da bambaşka bir mesele. İşin en vahim tarafı da bundan sonra gerçekleşir. "Kainat boşluk kabul etmez" ilkesi gerçekleşir ve biz yitirdiğimiz o özelliklerin yerine öyle şeyler koyarız ki, ... Evet bu "ki"nin devamını yazmak istemedim doğrusu.
Belki bazı "sonradan gelmeler" bir yere kadar idare eder bizi. Ama öyle bir tanesi var ki, dünyamızın şu hali o özelliğimizin unutulması, yitirilmesi, formatının ters yüz edilmesi, yerine hiçbir şeyin kifayet etmemesi yüzündendir. O kâinatın yaratılış sebebidir. Bakın bu söylediğim çok önemlidir: "kâinatın yaratılış sebebidir" diyorum. Şimdi sadece bu yaratılış sebebinin ortadan kalktığını düşünün ve olabilecekleri hayal edin. Eminim çok zorlanmayacaksınız; dünyanın şu an ki halidir, ahvalidir. Bu hal ve ahval hiç de iç açıcı değildir.
Sorunlarla dolu bir dünya, sorunların kavgayla, savaşla çözüleceğine inanan bireyler, bu bireylerin bu zihniyetle bir araya gelerek oluşturduğu topluluklar. Bu toplulukların elbirliğiyle kâinatı harcama çabası. Ucuz bir sarf. Her gün o muhteşem donanımından bir şeyler yitirerek ucuzlayan insanın ucuz harcaması. Kaçınılmaz son.
Akibetimiz hayr olsun. Hayr olsun diyorum da fakat şöyle bir silkelenmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Suni sorunlar ve gündemlerle boğuşmaya mâhkum edildik; bu bizim cezamız. Bu kaybettiğimiz değerlerimiz için kesilen diyet. Oluk oluk akan bu kanlar O en önemli değerimizin değerini bilmemizin sonucu. Ya da unutmamızın ya da kaybetmemizin ya da yerini başka şeyler de doldurabilir zannetmemizin...
Ellerimizle beraber aklımızı da yüreğimize koyalım ve duaya duralım. Tek bir şey isteyelim Yaradan'dan: Ya Rab! bizi yarattığın gün yüreğimize koyduğun O muhteşem değeri geri ver bize, Bize AŞK ver Allah'ım...Bize AŞK ver Allah'ım...Bize AŞK ver Allah'ım...
Bil ki sen ins'sin; Eşref-i mahlukat
İnmemek zirveden, budur hakikat!
Zirvede Aşk var... Aşk ortak kabul etmez, diğer tüm duygular, değerler Aşkın paydalarıdır.
Hayatınızda paya, paydaya neler koyduğunuz çok önemli. Hiç merak etmeyin, paydanızın büyüklüğü Aşkı küçültmeye yetmez. Yeter ki, Aşkı hep payda tutmayı bilin.
|