|
|||
![]() |
Avare Yazılar | ||
Sevinç Şahin | |||
svnc.shn@gmail.com | |||
Yine zıvanadan çıktım bu akşam. Ev dar, sokaklar dar, dünya dar! Bu beden dar! Düşüncelerimin tenhalarında sığınacak geniş bir liman lazım bana. Zıvanaya beni geri sokacak bir çift söz... ya da bir çift göz. Ya da ikisi birden. Ayyuka çıkan iç seslerimi duymamak için, arabamın müziğini açıyorum sonuna kadar. Hız sonuna kadar. Ses sonuna kadar. Her yer karanlık; sonuna kadar. Bir şey çıksa karşıma, şöyle dimdik. Beni durdursa. İçimde ki sesi kıssa. Frenlere bassa. Aydınlatsa geceyi sonuna kadar. İhtiyacım olan o bir çift sözü söylese, o bir çift göze sahip olsa. Heyhat bu kaçıncı kaçışım, sonu hep uçurumlarda biten. Olmuyor, ne kulaklarımı sağır edebildim ne gözlerimi kör. Ömrüm kaçıp, dönmekle nihayet bulacak. Bir gün döndüğümde, kocaman bir boşlukla karşılaşmaktan korkuyorum. Etrafımı saran bu karanlık kadar kara bir boşluk. Bu sefer diyorum uçurumun sonuna kadar değil, dibine kadar gitmelisin, artık sayaçlar ölçemiyor hızımı. Bir ışık huzmesi dalıyor aracımın ön camından. Hayret ne kırılan bir cam var ortada ne de yüreğimde bir korku. Ama titriyorum, direksiyonu bırakıyor ellerim. Tut diyorum kendi kendime, ama sadece ellerim değil, hiç bir uzvumu kontrol edemediğimi anlıyorum. Herşey karışıyor birbirine, gözlerim kapalı mı, açık mı, arabada mıyım, değil miyim, Dünyada mıyım yoksa tüm dünya bende mi... İçimden kusmak geliyor, Bu ışık huzmesi beni sarıp sarmaladıkça, bulantım daha çok artıyor. Kendimi tutamıyorum; öyle uzun sürüyor ki sanki bir ömür geçiriyorum... Nereme sığmış bunca soru? Nereme sığmış bunca kelime? Acı, hayal, ıssızlık, gürültü, kaos, taşkınlık, isyan, sızı, serencam, yalnızlık... Nereme sığmış bu kadar can. Hepsini kusuyorum! Sonunda bitti. Öylesine hafifledim ki... Annemin yüzünü gördüğüm ilk gün nasıl hissettiysem öyleyim şu an... Sadece derisi kalmış gibiyim... Şimdi o ışık huzmesiyle tam bir uyum içindeyim. Bir kuyruklu yıldıza binmiş gibiyim. Göklere çıkıyoruz katman katman... Bakıyorum yeryüzüne.... İçimi bir korku sarıyor aniden... Ya geri dönemezsem. Bu sefer dönemezsem ne olur acaba? Bu yolculuğum nereye kadar acaba? Geçtiğim yerlere ışık parçaları saçıyorum, yolumu bulayım diye. Arkama dönüp bakıyorum, ardımda bıraktıklarım harekete geçiyor. Bir ses ama, duyduğum değil, hissettiğim bir ses; ardına bakma, diyor. Her bakışım ardımda bıraktıklarımı ardıma düşürecek... İstemiyorum. Geri dönmek istiyorum ama ardımda bıraktıklarım bıraktığım yerde kalmalı. Bir daha dönüp bakmıyorum. Ardımdan yıldızları rotasından çıkaracak şiddette bir çığlık yükseliyor. Beynimdeki her sinirin milyonlarca kilowatla titreştiğini hissediyorum. Artık yokum ben, ben sadece bir ışık huzmesinden ibaretim. Bu yeni bedenim, beni korkutuyor. Uçsuz bucaksız bir evrende, ucum bucağım olmayan bir ışık huzmesi halinde dolanıyorum. Sarhoşluk nedir hiç yaşamadım ama sarhoşum zannediyorum. Zaman yok, mekan yok. Bunlar olmayınca, sanki kaygıda yok. Zaman ve mekan mıydı beni daraltan, yeryüzünü ve bedenimi bana dar kılan. Peki içimde kalan, bu geri dönme arzusu nedir? Ah kalem kağıt lazımdı şimdi bana... Yegane azığım. Onlarsız nefes alamayan ben. Şimdi buralarda durmanın, belirsizliğin en ucunda, ne olduğunu bilmediğim, anlayamadığım, hatta anlamaya çalışmanın anlamsızlığını idrak ederek savruluyorum. Ne kadar sürer bilmiyorum. Ama geri dönmeye kesin karar verdiğimde döneceğim ancak... Zaman zaman bu ışık huzmesi için de beliren bir çift göz var. Annemin gözleri olduğunu vehmediyorum... Endişe dolu, sevgi dolu ve soru işaretleriyle dolu bir çift göz. Belki anne, belki yakında dönerim, bilmiyorum... Sen yüreğini rahat tut, dua şemsiyeni çekme üstümden yeter ki. Ben burada mutluyum. |
|||
Etiketler: Avare, Yazılar, |
|